Çanakkale Savaşı
Her ne kadar, teşebbüsün muvaffak olabilmesi için, deniz ve kara kuvvetlerinin birlikte hareket etmesi ve darbenin bir baskın şeklinde olması gerektiğini ileri sürenler olmuşsa da, Çanakkale seferine, donanmanın boğazı zorlaması ile başlanmış, bunda muvaffak olunamayınca, tahkîmâtı karadan düşürmeye teşebbüs edilmiş, yakın Balkan harbinin intibâlarına dayanılarak, Türklerin ciddî bir mukâvemette bulunamayacakları farz olunmuştu. Bu tahmînlerin ne kadar yanlış olduğu çabuk meydana çıktı ve İngilizlerin “Gelibolu seferi” dedikleri Çanakkale Savaşları, 1915 yılında, buraya sevk edilen itilâf kuvvetlerinin süratle yıpranarak, geri çekilmeleri ile sona erdi.
1) Giriş… 1914-1918 ‘de Türkiye’nin de merkezî devletler yanında harbe girmesi üzerine, bir yandan Ruslara yardım etmek, diğer yandan Garp cephesinin üzerindeki Alman baskısını azaltmak maksadı ile İngiliz devlet adamları, donanmanın yardımı ile, Osmanlı İmparatorluğu’nu, en zayıf bir yerinden vurmayı düşündüler. Yakın Doğu’nun hassas noktası olan İstanbul’u zapt etmek üzere, Çanakkale boğazı zorlanacak olursa, yalnız Rusların karşılaştıkları güçlükler azaltılmakla kalmayıp, Rusya ile doğrudan doğruya temâsa gelineceği, Süveyş kanalı ve Mısır üzerindeki tehdîtlerin ortadan kalkacağı, tereddütlü bir siyâset uygulayan eden Balkan devletlerinin İtilâf cephesine katılacağı ve bu suretle, bir çıkmaza girmiş gibi görünen harbin gidişi üzerinde büyük bir tesîr oluşacağı fikri hâkim oldu.
2) Savunma Düzenlemesi… İki sâhili tepelerden oluşan dar ve dolambaçlı boğaz, savunmaya pek elverişli bulunduğundan, iyi tabya edilmiş toplar, bol cephâne ve sağlam piyâde mevzi’leri sâyesinde, hemen hemen ele geçirilmez bir hâle getirilebilirdi. Fakat 1914 Ağustosu’nda boğazın tahkîmâtı, kuvvetli bir donanmanın tecâvüzüne dayanamayacak kadar zayıf görünüyordu. Dış savunma denilen tahkîmât, Sedd-ül bahir ve Kum Kale’ye konmuş 20 toptan ibâret olup, bunlardan yalnız dördünün son menzili 14.800 m., diğerlerininki ancak 7.500 m. idi. Ara savunma mevzileri bu sırada hemen tamamıyla boştu. Elde mevcût bütün toplar, boğazın en dar kısmı olan iç savunma tertîbâtında toplanmıştı. 15-35,5 cm. çapında bulunan 78 toptan yalnız 18’inin son menzili 14.800-16.900 m. arasında idi. Cephâne son derece kıt olduğu gibi, silâhların kifâyetsizliği, kat’î savaşın boğazın içinde yapılmasını zarûrî kılıyordu. Bu bakımdan 1914 yılında, Ağustos ile Kasım ayları arasında, bâzı düzenlemeler yapıldı. Ara savunma sâhasına bataryalar yerleştirildi ve boğazın aşağı kısmı mayın (sâbit torpil) hatları ile kapatıldı.
3) Boğazın Denizden Zorlanması… Harp îlânından bir kaç gün sonra (3 Kasım 1914) İngiliz abluka filosu, boğazın dış istihkâmlarını topa tuttu. Bombardıman kısa sürmekle beraber, Sedd-ül bahir istihkâmları alt-üst olmuştu. Sonradan tabyalar tâmîr edildi ise de, bunların kuvvetli bir donanmaya karşı koyamayacağı anlaşıldığından, kuvvetleri arttırılmadı. Diğer yandan, mayın hatlarının varlığına rağmen, düşman deniz altı gemileri boğaza sokulabiliyor (13 Aralık 1914’te, 1876 İngiliz yapımı Mesûdiye zırhlımız Sarısığlar koyunda demirli hâlde iken torpillenerek batırılmıştır. Gemi kumandanı Beşiktaşlı Ârif Nebî Bey, 10 subay ve 27 er şehit olmuşlardır.) ve hattâ Marmara’ya girerek, gemileri batırmak sûretiyle, İstanbul’dan Çanakkale’ye asker ve levâzım nakline engel oluyorlardı.
Nihâyet Amiral Carden kumandasında bir müttefik filosu Cevad Paşa’nın kumandası altında bulunan Çanakkale istihkâmlarına karşı harekete memûr edildi. Harp plânı ilk safhada dış istihkâmların düşürülmesini hedefliyordu. Taarruz 19 Şubat 1915’te başladı. Dış tabyalar, top ateşi ile tahrîp edildi. 26 Şubat ile 4 Mart arasında Sedd-ül bahir ve Kum Kale’ye filodan düşman müfrezeleri çıkarılarak, tahrîb işi tamamlandı. Büyük bir deniz hücûmu, Carden ‘in yerine gelmiş olan Amiral J. M. de Robeck kumandasındaki İngiliz ve Fransız harp gemileri tarafından 18 Mart 1915’te yapıldı. Düşmanın gâyesi boğazın orta kısmındaki tabyalar ile mayın tarlalarını koruyan bataryaları susturmaktı. Bundan sonra mayın tarayıcılar donanmaya yol açacaklar, harp gemileri de boğaza girerek, iç istihkâmları yakın mesâfeden tahrîp edecek ve buradaki torpiller de temizlendikten sonra, Marmara’ya geçmek imkânı elde edilmiş olacaktı. Plânlarının esâsı, savaş gemilerinin torpilden temizlenmiş sâhada kullanılması idi. Bunun için boğazın aşağı kısmını dikkatle taramışlardı. Fakat 17/18 Mart gecesi Nusret mayın gemisi, Mayın Kumandanı Yeniköy’lü Hâfız Nazmî Bey ve Süvârî Tophâne’li kolağası Hakkı Bey’in kumandasında, boğaza giren donanmanın dönüş manevrası yaptığı Karanlık Liman’ın yukarı kısmına elde kalan son 20 torpilden oluşan bir mayın hattı döşemişti. 16 harp gemisi (18 büyük zırhlı, bir çok muhrip ve denizaltı), 18 Mart sabahı saat 11’de üç filo hâlinde boğaza girip, tabyalara karşı şiddetle ateş açtı. İngiliz filolarına Amiral Robeck, Fransız filosuna ise Amiral Guépratte kumanda etmekte idiler. Düşmanın 316 (506) topuna Türkler 93 (150) topla karşılık veriyorlardı. Karadan yapılan karşılık zayıf kalıyordu. Saat 14’te Çanakkale ateşler içinde kalmış, tabyalar ile telefon irtibâtı kesilmiş, topların bir kısmı tahrîp edilmiş, bâzıları toprağa gömülmüş ve kamaları sıkışmış olduğundan, ateş çok zayıflamış bulunuyordu ki, öncülük etmiş bulunan Fransız gemileri, nöbet değiştirmek üzere, manevra yaparlarken, Bouvet zırhlısı, bir torpile çarparak 600 mürettebâtıyla birlikte battı. Yerlerini almaya gelen İngiliz gemilerinden Irresistible, iki saat sonra aynı âkıbete uğradı. Onun yardımına koşan Ocean suların dibine gömüldü ve Inflexible zırhlısı da ağır sûrette yaralandı. Bundan başka, Fransızların Suffren ve Gaulois zırhlıları da, top mermisi isâbeti ile, büyük hasâra uğramışlardı. Bunun üzerine düşman donanması geri çekilmeye mecbûr kaldı. Bu suretle Cevad Paşa emrinde Çanakkale istihkâmları müttefik donanmasına karşı tam bir galebe kazanmış oldu. Onların ağır zâyiatına karşılık (2000 küsûr), Türklerin kaybı, bir cephânelik, bir ağır top, 25 şehit (3 subay, 22 er) ve 61 yaralı (2 subay, 59 er) dan ibâret idi. (Bizim zâyiâtımız 44 şehit, 70 yaralı ve 8 toptan ibârettir. 22 şehit ve 74 yaralıdan da bahsedilir. 8 toptan 6’sı sonradan tâmir edilmiştir.) 18 Mart hücûmunun uğradığı bu âkıbet, karadan yardım görmedikçe donanmanın boğazı geçemeyeceğini meydana çıkarmış oldu. Bundan sonra boğaz bir daha denizden zorlanmadı ve deniz hücûmu ile karaya çıkış arasında 5 hafta geçmesi de, Türklere vakit kazandırdı.
Nusret Mayın Gemisi
4) Kara Savaşlarına Hazırlık… Deniz hücûmunda uğradıkları başarısızlık itilâf devletlerini karadan taarruza geçmeye sevketti. Bunun üzerine, Akdeniz müttefik kuvvetleri baş kumandanlığına tâyin edilen Sir Ian Hamilton’un emrine verilmiş 75.000 kişilik bir ordu adalara yığılmaya başladı (umûmî karargâh Limni adasında Mondros limanı ). Bu ordu, Arı burnu cephesine çıkartılacak Avustralya Yeni Zelanda kolordusundan (General Birdwood), Sedd-ül bahir kesimine çıkartılacak İngiliz (General Hunter Weston) ve Fransız (General d’Amade, sonra General Gouraud ve onun yaralanmasını tâkiben General Bailloud) kuvvetlerinden oluşuyordu. Bunlara karşı takrîben 80.000 kişilik Türk kuvveti. 5. Ordu (5inci Ordû-yı Hümâyûn) adı altında toplanarak, 24 Mart’ta Alman Mareşali Liman von Sanders Paşa’nın (Limon Paşa) emrine verildi. Bu kuvvetlerin kumandanları şu zâtlar idi: Bolayır berzâhı civârındaki 5. ve 7. Fırkaların kumandanları Miralay van Sanders ve Remzi Bey, Gelibolu yarım adası üzerindeki 9. Fırka kumandanı Sami Bey; 19. Fırka (ordu ihtiyâtı olmak üzere, Bigalı civârında) kumandanı Mustafa Kemal Bey; 2. Fırka kumandanı Refet Bey. Liman von Sanders bu kuvvetleri, her tarafa dağıtmak yerine, icâbında derhâl harekete geçecek şekilde, toplu bulundurdu ve sâhile ancak ileri karakollar yerleştirdi.
İtilâf seferî heyeti baş kumandanlığı, itinâlı bir tetkikten sonra, iki cephe üzerinden harekete geçmeye karar vermişti. 29. İngiliz Fırkası ve Fransız kuvvetleri yarım adanın güney ucunda 4 yerde karaya çıkacak, ilk hedef olarak, Alçı Tepe’yi alacak ve sonra Kilitbahir üzerine yürüyecekti. Kaba Tepe kuzeyine çıkartılacak Avustralya-Yeni Zelanda kuvvetleri de boğazın dar kısmına doğru kat’î bir hamle yapacaklardı. Bu kuvvetler çıkartılırlarken Beşike Limanı’nda ve Bolayır berzâhında şaşırtma hareketleri yapılacak ve Fransız kuvvetleri tarafından da Kum Kale civarında bir oyalama muhârebesi verilecekti.
5) Kıyıda Savaşlar… Çıkartma hareketleri: 25 Nisan 1915 sabahı erkenden başladı. Anadolu kıyısında Kum Kale’ye çıkarılan 3 Fransız müstemleke taburu oradaki bölük tarafından karşılandı. Fransızlar, Kum Kale’yi ele geçirdiler ise de, Yenişehir’e doğru ilerleyemediler, gittikçe artan tazyik karşısında, 26/27 Nisan gecesi burayı terk edip, çekildiler ve karşı sâhile çıkarılmış bulunan esâs kuvvetlere katıldılar. Buradaki iki günlük çarpışmalarda Fransızların 780’i (778) telef olurken Türkler 1.750 şehit verdiler.
Sedd-ül bahir kıyılarındaki çıkartma, sâhili delik deşik ettiği hâlde, Türklerin mâneviyatını sarsamayan şiddetli bir topçu ateşinden sonra, yapıldı. İlk gün Morto limanı kıyısına çıkan Fransız kuvvetleri ile Teke burnunun iki tarafına çıkarılan İngiliz müfrezeleri, oldukları yerden ileri gidemediler. Sedd-ül bahir’e gelen İngilizler, kale harâbeleri arasında gizlenen bir iki ağır makinalı tüfekle donatılmış Türk kuvvetleri tarafından karşılandılar ve akşama kadar 300 zâyiat verdikleri hâlde, bir adım ilerleyemediler. Batı’da Zığın-Dere civârına çıkarılan 2 tabur, acele yetişen Türk kuvvetlerinin baskısı ile, burayı terke mecbûr oldu. Arı burnu’nun hemen Güney’indeki koya çıkan düşman kolordusuna (Australian and New Zeeland Army Corps ) ilk harfleri ile, İngilizler tarafından ANZAC (Anzak) denilmiş ve bu cepheye de kendilerince aynı ad verilmiştir. İşte bu Anzak’lar 25 Nisan sabahı saat 04:20’de ilk kâfile olarak 1500 kişiyi karaya çıkardılar. Bu cephedeki gözetleme postalarımız geri çekilmeye mecbûr kaldıklarından her ne kadar 27. Alay’ın yetişmesi ile, düşmanın ileri hareketi bir az geciktirilmiş ise de, vazîyet endîşe verici idi. Çünkü düşmanın 2500 kişilik öncü kuvveti, ardından da asıl kuvvetinin 4000 kişisi de karaya çıkmıştı. Bu kuvvete karşılık Türk birliği sâdece bir taburdan ibâretti. Bu tabur düşmanı oyalayarak mümkün olduğunca ağır geri çekilmeye başlamıştı. İşte o arada 19. Fırka kumandanı Mustafa Kemal Bey, taarruzu haber alınca, asıl tehlikenin nerede olduğunu derhâl kavradı. Emir beklemeksizin, ihtiyâtta bulunmasına rağmen, fırkasının yine de büyük kısmını Bigalı’da ihtiyâtta bırakarak, fırkanın 57nci Alayı ile birlikte düşmandan önce Conk Bayırı’na geldi. Koca-Çimen tepesi istikâmetinde hemen mukâbil harekete geçti ve düşmanı durdurdu. Bu davranış 57nci Alay’ın cepheye tam intikâli için gereken zamânı kazandırmıştı.
6) Çıkartmadan Sonraki Savaşlar…
a) Düşman 25 Nisan’da güney cephesi olan Sedd-ül bahir’e biri Fransız, ikisi İngiliz olmak üzere 3 fırka ile (40.000 kişi) çıktı. Bu çıkartmayı 6 zırhlı, 4 kruvazör ve pek çok sayıda muhrip denizden top atışı ile desteklediler. Bu destek ile fırkalar 5 noktadan (Zığındere, Tekeburnu, Tekekoyu, Ertuğrulkoyu, Morto limanı) karaya çıktılar. Güney cephesindeki Türk kuvvetleri 26ncı Alay’ın sâdece iki taburu, bir jandarma taburu, bir istihkâm bölüğü (toplam ve yaklaşık 3.000 kişi) ile 24 toptan ibâretti. Makinalı tüfeğimiz hiç yoktu. Bu kuvvet düşmanın insan yüklü birkaç şalopesini batırdı ve Ertuğrulkoyu’na yapılan ilk ihrâcı önledi. Düşmanın karaya çıkışından sonra ilk saftaki bölüğümüz en az 8-10 tabur düşmanla saatlerce boğuştuktan sonra geri çekildi. 26ncı Alay kumandanı Kadri Bey ve onun bir avuç askeri o gün dillere destan bir kahramanlıkla düşmanı durdurmayı başardılar.
Güney (Sedd-ül bahir) cephesinde düşman ilk defa 26 Nisanda taarruza geçti ve zayıf kalmış ve yıpranmış olan savunma kuvvetlerimiz ilkin geri çekilmeye mecbûr oldu ise de, sonra bir karşı taarruz ile düşmanı püskürttü. 26 Nisan taarruzunda düşmanın 35-40 taburluk kuvvetine karşılık Türklerin sâdece 9 taburu vardı. 1 Mayıs’a kadar buraya gelen takviyelerle Türk kuvvetleri 19 tabura yükselmişti. Türk kuvvetleri 1/2 ve 3/4 Mayıs geceleri düşmanı denize dökmek üzere, karşı taarruzlar yaptılarsa da, geçen süre içinde takviye edilen ve donanmasının büyük yardımından faydalanan düşman, esâs mevzi’lerinden çıkartılamadı. Bunu 6 Mayısta başlayan ve 9 Mayısta sona eren İngiliz-Fransız taarruzları tâkip etti. Savunma durumumuz hiç elverişli değildi. Topçu kuvveti pek az olduğu gibi, tahkîm mâlzemesinin eksikliği esâslı savunma mevzi’leri hazırlamaya engel oluyordu. Geceleyin yapılan siperler, gündüzün donanma ateşi ile yıkılıyordu. Türk askeri açık arâzîde ve üç taraftan donanma ateşi altında, emsâlsiz bir savunma savaşı yaptı ve 3 gün süren taarruz, hedefine varamadan kırıldı. 15 Mayıs’ta ise Türk kuvvetleri bir karşı taarruz ile mühim bir tepeyi ele geçirdiler. 22 Mayıs’ta Fransızlar sol cenâhımıza hücûm ettilerse de bu taarruz da kırıldı. Bu hücûmun bilançosu 2000 küsûr düşman telefâtına karşılık 43 şehit ve 427 yaralıdır. Düşman 4 ve 5 Haziran taarruzlarında takviyeli 5 fırka ile (65.000 kişi) 37 taburluk (25.000 kişi) Türklerin üzerlerine geldiler. Bu taarruzda 12.000 (düşman telefâtı 7.500, Türk kaybı 9.000 şehit) şehit verdikse de taarruzu kırmayı başardık. İngilizlerle çarpıştığımız ve 28 Haziran’da başlayıp 5 Temmuz’da biten Zığındere savaşlarında da düşman taarruzları akâmete uğratıldı. Bu süre içinde de Türkler 14.000 zâyiât verdiler. 12/13 Temmuz günlerinde Kerevizdere mevki’inde 2 Fransız ve 1 İngiliz fırkasının savletleri de kırılarak başarısızlığa uğratıldı. Bu vuruşmada düşmanın 3.840 telefâtına karşılık Türkler 9.822 zâyiât verdiler. Düşman 6 Ağustos’ta başlayıp, 8 gün süren diğer bir taarruzundan da sonuç alamadı. Bundan sonra Güney cephesinde siper savaşları devâm etti. Cephenin Doğu kısmında bulunan Fransız kuvvetleri Kereviz Dere’yi aşamadıkları gibi, bunların solundaki İngiliz kuvvetleri, seferin sonuna kadar, Alçı Tepe’ye ve sâhilden 4 km. içerideki Kirte köyüne bile varamadılar. Güney cephesi, Vehib Paşa’nın (Es’ad Paşa’nın kardeşi) kumandası altında idi. Bu cepheyi bir müddet Weber Paşa da kumanda etmiştir. Bu Güney grubu savaşları aralıksız 236 gün sürmüştür.
Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşı’nda Üçüncü Kolordu Komutanı Esat Paşa ve diğer subay arkadaşları
b) Kuzey cephesinde (ki bu cephede evvelce Es’ad Paşa, daha sonra Ali Rıza Bey ‘Paşa’ kumandanlık etmiştir) karaya çıkan kolordunun ilk kademesi, 25 Nisan sabahı, harp târîhimizde Kemal Yeri adı ile anılan mevki’e kadar ilerlemiş ve ertesi gün taarruza geçmişti. 27 Nisan’da bir cebel bataryasının korumasındaki yaklaşık 4500 kişilik Türk kuvvetleri 12.000 kişilik Avustralya fırkasına, karşı taarruz yapmıştı. 28 Nisan’da düşmanın mukâbelesi tâkip etmişti. İki taraf da, bu kanlı savaşlarda bir kaç yüz metre ilerlemekten başka bir şey yapamadılar. 2 Mayıs’ta karşılıklı yapılan taarruzlar da bir netice vermedi. Kumandanlık önce Arı burnu’ndaki düşmanı tamâmen etkisiz hâle getirdikten sonra ağırlığı güney cephesine kaydırma karârı aldı. Mareşal von Sanders İstanbul’dan yeni gelen 2nci Fırka ile 42.000 mevcutlu bir Türk kuvvetini 18/19 Mayıs gecesinde taarruza sevketti ise de, dar sâhil şeridi üzerinde tutunan Anzak kuvvetleri, denize dökülmemek için, şiddetli bir savunma yaptılar. Bu taarruzda Türk zâyiatı 10.000’i (3.000 şehit, 6.000 yaralı *) aşıyordu. Bundan sonra bu cephede de siper muhârebeleri devâm etti. Düşman başkumandanlığı, bir netîce alabilmek için, büyük takviyeler getirtip, bunların bir kısmını Arı burnu cephesine çıkararak, yarımadanın kilit noktası olan Koca Çimen tepesine taarruz etti; diğer kısmını da Türkleri arkadan çevirmek maksadı ile daha kuzeyde Suvla limanı sâhillerine çıkardı. Bu arada Güney cephesinde başarılı olamayacaklarını anlayan İngilizler ve Fransızlar, birliklerinin ağırlıklarını Anafartalar’a nakletmişler ve üçüncü bir cephe açmışlardı. Böylece gizlice 17.800 kişi ile takviye edilen İngiliz ordusu, 6 Ağustos’ta, Anzak cephesinin Güney ucunda (Kanlı Sırt) taarruza başladı; Taarruz, 6/7 Ağustos gecesi, hedefi Koca Çimen olmak üzere, daha Kuzey’e yayıldı. Aynı gece, General Stopford emrine verilmiş olan 9. İngiliz kolordusunun Anafartalar kıyısında (Suvla limanı ve civârı) ihrâca başladığı haberi geldi. 4 gün süren Koca Çimen taarruzu, Miralay Mustafa Kemal Bey’in kumandasındaki kuvvetler ile, Conk bayırında durduruldu ve 9 Ağustos akşamı bizzat bu cepheye gelen kumandan, ertesi sabah, topçu desteği olmaksızın iki yandan yaptırdığı süngü hücûmu ile düşmanı geriye attı. Bu savaşta İngilizlerin 12.000 telefâtına karşılık biz 18.000 şehit verdik. Anafartalar önünde açılan yeni cepheye gelince, 6 Ağustos gecesi 20 tabur (13.000 kişi) 24 toptan oluşan İngiliz birlikleri üç noktadan karaya çıktılar. 7 Ağustos günü İngiliz kuvvetlerinin toplamı 26.750 kişiyi bulmuştu. Buna karşılık burayı tutan 2,5 taburluk Türk kuvveti, düzenli bir şekilde adım adım güneyde İsmailoğlu tepesi ile kuzeyde Kireç Tepe’ye çekilmiş ve Bolayır civârındaki 2 fırkamız da, cebrî yürüyüşle, cepheye yetişmişti. Düşman kuvvetleri, karşıdaki tepeleri tutmak üzere, derhâl harekete geçecekleri yerde, sâhile yapışıp kalmışlardı. 8/9 Ağustos gecesi Mustafa Kemal Bey, bütün Anafartalar grubu kumandanlığına tâyin edildi ve ertesi sabah yaptığı karşı taarruz ile, düşmanı olduğu yere mıhladı. 12 Ağustos’ta yeni ihrâç edilen 54üncü düşman fırkasının yaptığı taarruz da bir sunuç vermedi. Üstelik fırkanın 1inci Alay’ı da esîr edildi. 21-22 Ağustos’ta General Hamilton’un yönetiminde yapılan takviyeli taarruzda da başarılı olunamadı. Bu taarruzda 7.500 İngiliz telefâtına karşılık Türkler 3.300 şehit verdiler. Bundan sonra çıkarma kuvvetlerinin bütün hücûmları neticesiz kaldı. General Stopford azledildi. Artık Anafartalar cephesinde de siper savaşları sürüp gitti. Düşman kuvvetleri, kıyıdan itibâren, en fazla 4 km. ilerleyebilmişlerdi. Arı burnu’nda ise, düşmanın ileri siperleri kıyıdan ancak 1 km. içeride idi. Anafartalar cephesi kumandanlığında bir aralık vekâleten Fevzi Paşa (Mareşal Fevzi Çakmak) da bulunmuştur. Bu kuzey grubu savaşları aralıksız 136 gün sürmüştür.
7) Son Safhalar ve Düşmanın ÇekiImesi… Çanakkale savaşlarının son safhası, bâzen birbirinin çok yakınında, hemen hemen oldukları yerlere mıhlanmış siperlerde karşı karşıya duran kuvvetler arasında yapılan mevzi’ çarpışmaları şeklinde oldu. Her iki taraf da büyük mahrûmîyet ve meşakkatler içinde ve kahramanca dövüştüler. Ekim ayı ortalarında itilâf kuvvetleri başkumandanlığına getirilen Sir Charles Monro tahliye fikrinde idi. Kasım ayında cepheyi ziyârete gelen İngiltere harbiye nâzırı Lord Kitchener de bundan başka bir çâre bulunmadığı hükmüne vardı. Tahliye işi, çıkartma işine göre, başarıyla ve kayıpsız uygulandı.1915 bahârında parlak ümitlerle ayak bastıkları, fakat elîm başarısızlıklara uğradıkları Gelibolu yarımadası üzerindeki düşman kuvvetleri, 19/20 Aralık 1915 gecesi Anafartalar ve Arı burnu cephesinden, 8/9 Ocak 1916 gecesi de Sedd-ül bahir’den çekilip gittiler.
275 Kg’lık Top Güllesini Sırtında Taşıyan Seyit Onbaşı
8) Deniz Hareketleri… Savaşların devâmı sırasında kayda değer bâzı deniz hareketleri olmuştur. 12/13 Mayıs gecesi Yüzbaşı Ayasofyalı Ahmed Bey’in idâre ettiği Mukâvemet-i Millîye muhribi boğazdan çıkıp, Goliath İngiliz zırhlısını torpil ile batırarak, bu geminin cephenin Güney yanına ateş etmesini önlemişti. Akdeniz ‘e giren Alman denizaltı gemilerinin 25 Mayısta Triumph ve 27 Mayıs’ta Majestic (her ikisi İngilizlere âittir) harp gemilerini batırması, itilâf donanmasının Mondros limanına kapanıp kalmasına sebep oldu. Böylece harp gemilerinin askerî hareketlere yardımı da azalmış oldu. Yine sefer sırasında, 8 düşman denizaltı gemisi tahrîp edildi. Almanlar, Çanakkale seferine, teknisyen ve mütehassıs olarak, 500-600 kişi ve denizaltıları ile Balkan yolu açıldıktan sonra da, silâh ve cephâne göndererek yardım ettiler.
9) Sonuç… Çanakkale seferinde itilâf devletlerinin uğradıkları başarısızlığın sebepleri araştırılırken, harekâtın iyi hesaplanarak hazırlanmamış olması, kara ve deniz kuvvetlerinin istedikleri kadar cephâne bulamaması, kumandanların çoğunun tecrübesizliği ve bir kısım kuvvetlerin görgüsüzlüğü, taarruzun baskın özelliğini kaybetmiş bulunması, arâzînin tanınmaması v.b. ileri sürülmekte ise de, en ağır basan sebep, şüphesiz ki, Türk askerinin savunma alanındaki emsâlsiz kâbilîyeti ve Türk kuvvetlerinin pek mükemmel idâre edilmiş bulunması olmuştur. Düşmanlar yakın târîhteki hâdiselere bakarak, Türklerin ciddî bir direniş gösteremeyeceklerini zannetmişler ve bu, kendileri için, yanlış ve tehlikeli bir hesâp olmuştur. Seferin devâmı boyunca Türkler, mevzi’ tutmak husûsunda, fevkalâde cesâret göstererek, düşmanlarının haklı takdîrini kazandılar ve bütün savaş süresince değerli ve mert bir hasım olduklarını ispât ettiler. Türk askerlerinin gösterdiği başarının anlamını iyi anlamak için, kendilerinin çok zayıf bir topçu ile desteklendiklerini, cephânelerinin az ve kötü olduğunu ve Balkan yolunun kapalı bulunması yüzünden, Almanya’dan gelecek mâlzeme yardımından da, harbin son safhalarına kadar, yararlanamadıklarını hatırlamak yerinde olur. Türkiye hizmetinde bulunan L. von Sanders (Fünf Jahre Türkei, s. 97 v.d.) “İstîlâ ordusunun gerisinde bütün Dünyâ kaynakları açık bulunduğu hâlde, Türkler harp mâlzemesi bulabilmek için İngilizlerden ganîmet almayı bekliyorlardı. Kum torbaları çok azdı. Kıt’alara bu maksatla çuval gönderildiği zaman, askerler bunu elbiselerini yamamak için kullanıyorlardı” demektedir. General C. F. Aspinall-Oglander (Büyük Harbin Târîhi – Çanakkale, II, 471; ‘Türkçe’ye tercümesi, M. Hulûsî, İstanbul, 1940’) von Sanders ‘in çabuk karar vermek, cesâret ve soğuk kanlılık göstermek sûretiyle savaşların mukadderâtı üzerindeki müspet rolünü anlatırken, o zaman bir fırka kumandanlığında bulunan Mustafa Kemal’den de bahsederek, 25 Nisan’da Anzak kuvvetlerinin hedeflerini zabta muvaffak olmayışının, 9 Ağustos’ta Anafartalar cephesine çıkartılan kuvvetlerin durdurulmasının, Conk bayırında parlak bir taarruzla Avustralya-Yeni Zelanda kuvvetlerinin kat’î olarak önlenmesinin doğrudan doğruya bu kumandanın eseri olduğunu söyler.
İtilâf devletleri Çanakkale’ye evvelâ nispeten küçük kuvvetler göndermişler, sonra bunların miktarını hemen hemen 500.000’e kadar arttırmışlardır (400.000 İngiliz, 79.000 Fransız). İngilizlerin zâyiâtı 205.000 (115.000 ölü, yaralı, esir ve kayıp; 90.000 memlekete gönderilen hasta), Fransızlarınki ise, 47.000’dir. Türklerin zâyiâtı, şehit, yaralı ve hasta olmak üzere, 252.300’e bâliğ olmuştur.
İtilâf devletlerinin, Çanakkale Savaşı’ndan istedikleri neticeyi alamaması sonucunda Rusya’ya askeri ve ekonomik yardım gidemedi. Bu durum Rusya’da 1917 ihtilalinin çıkmasına ve Rusya’nın savaştan çekilmesine yol açtı. Böylece I.Dünya Savaşı’da uzamış oldu.
Çanakkale Savaşı’nın Ardında Bıraktıkları…
Milli Park: 1973 yılında ihdâs edilmiştir. Parkın kara sınırlarını Gelibolu Yarımadasının Saroz körfezindeki Kabatepe limanı ile Çanakkale Boğazında yer alan Akbaş iskelesi arasında çizilecek bir hat oluşturur. Sedd-ül bahir köyü çevresindeki Teke ve Hisarlık burunları, Ertuğrul, Morto, İkiz koyları, Alçıtepe, Kerevizdere, Zığındere ile Kuzeydoğu’da yer alan Arı burnu, Conkbayırı, Kocaçimen, Kanlısırt, Anafartalar ve Suvla koyları Millî Park sınırları içindedir. Çanakkale Şehitler Âbidesi, Morto koyunda, Hisarlık Tepesi üzerinde tüm şehitlerimizin hâtırâsına dikilmiştir.
Çamburnu Anıtı: Eceabat – Sedd-ül bahir yolunun 2nci km.sinde yer alır. Anıt, Balkan ve Çanakkale Şehitleri adına 1962 yılında yaptırılmıştır. Anıtın boyu 2.5 m. dir. Çevresi demir motiflerle süslenmiştir. Anıtın bir yüzünde, “Burada Balkan ve Çanakkale Harplerinde şehit düşen binlerce kahramanlar yatar” yazısı, diğer yüzünde de “Dur Yolcu” şiirinin bir kıtası yer alır.
Havuzlar Şehitliği: Kerevizdere savaşlarında yaralanıp bu yerde vefat eden 2 subay ile 8 erin hâtırâsına 1961 yılında dikilmiştir.
Zığındere Sargı Yeri Anıtı: Alçıtepe köyünün Kuzeybatı’sındadır. 1947 yılında yapılmıştır. 25inci ve 26ncı Piyâde Alayları’nda şehit düşen bütün personel ve 2nci Tümen Kurmay Başkanı Kurmay Yüzbaşı Kemal Bey ile Zığındere’deki ilk yardım istasyonunda tedâvî görmekte iken düşmanın açtığı ateş esnâsında şehit olan askerlerimizin hâtırâsına inşâ edilmiştir.
İlk Şehitler Anıtı (Cephânelik Şehitliği): Sedd-ül bahir köyündedir. Çanakkale Savaşları’nın ilk şehitleri olan 5 Subay ve 81 er adına 1986 yılında dikilmiştir.
Yahya Çavuş Anıtı: Sedd-ül bahir köyünün karşısında, Ertuğrul koyuna hâkim tepecik üzerinde yer alır. Anıt, 25 Nisan 1915 günü çıkartma yapan İngiliz kuvvetlerine kahramanca karşı koyan ve büyük kayıplar verdiren Yahya Çavuş ve takımı adına 1993 yılında yaptırılmıştır.
Son Ok Anıtı: Alçıtepe köyünün yanındadır. Mülga’ 7. Tümen Komutanlığı’nca 10.000 şehidimizin hâtırâsına 1948 yılında inşâ olunmuştur.
Nûri Yamut Anıtı: 26 Haziran – 12 Temmuz 1915 târîhleri arasında yapılan Zığındere savaşlarında şehit düşen 10.000 kahramanımızın adına yaptırılmıştır. Alçıtepe köyünün 2,5 km. Batı’sındadır.
Mehmet Çavuş Anıtı: Düşmanın hiçbir zaman ele geçiremediği ve bu nedenle “Cesâret tepesi” diye adlanan tepede bulunmaktadır. Silâhı kırıldığından düşmana. taşla ve yumrukla hücûm eden Mehmet Çavuş’un hâtırâsına izâfeten, Mehmet Çavuş Anıtı olarak adlandırılmıştır.
57. Piyâde Alayı Şehitliği: Çanakkale Savaşları sırasında kahramanlıkları destanlaşan ve bütünü şehit olan 57. Piyâde Alayı Şehitleri hâtırâsına 1994 yılında yapılmıştır.
Conkbayırı Mehmetçik Anıtı: Conkbayırı’ndaki savaşta hayatını kaybeden Türk askerleri adına dikilmiştir. Çanakkale Savaşları’nın odak noktası olan ve düşmana ilk sillenin indirildiği Mehmetçik Parkı içersinde yapılan Anıt, tepeyi tümüyle kaplayacak tarzda ve kademeli olarak yükselen beş panelden oluşmaktadır. Bu beş panel, Tanrı’ya duâ eden bir insanın beş parmağını sembolize etmektedir. 6-10 Ağustos târîhleri arasında yapılan Sarıbayır savaşlarında Yeni Zelandalılar Conkbayırı’nın en uç noktasını ele geçirmeye çalıştılar. Fakat Mustafa Kemal’in başında bulunduğu güçlü savunma karşısında başarısızlığa uğradılar. Ne Liman Von Sanders ve ne de bir başka komutanın göremediğini, o inanılmaz askerî dehâsı ile Mustafa Kemal görmüş ve Conkbayırı ile Sarıbayır’ın bütün Güney yarımadanın anahtarı olacağını anlamıştı. Mustafa Kemal, “Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum…” emrini, işte bu Conkbayırı’nda vermiştir.
Kabatepe Tanıtma Merkezi: Çanakkale Savaşları sonrası harb sâhasında bulunan silâh, mermi, giyim, vb. malzemeler ile savaşların çeşitli sahnelerini gösteren fotoğrafların sergilendiği bir müzedir.
Çamyayla Atatürk Evi: Çanakkale Savaşları sırasında Mustafa Kemal’in 19. Tümen Karargâhı olarak kullandığı ve bir odasında ikâmet ettiği ev, 1973 yılında müze hâline getirilmiştir. Müzede Mustafa Kemal’in şahsî eşyâları, sivil ve askerî kıyâfetleri ile fotoğrafları sergilenmektedir.
Hasan-Mevsuf Şehitliği: Çanakkale deniz savaşları esnâsında inanılmaz cesâreti ile ün yapan Dardanos bataryası, Çanakkale’ye 12 km. uzaklıktadır. 18 Mart 1915 deniz savaşında şehit düşen Batarya Komutanı Üsteğmen Hasan ve Gözetleme Subayı Teğmen Mevsuf’un hâtırâlarına izâfeten şehitliğe ve içindeki küçük anıta Hasan-Mevsuf Şehitliği adı verilmiştir. 1990 yılında Çanakkale Valiliği’nce restore edilmiş ve çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Çanakkale Savaşı’nın Kronolojisi
3 Kasım 1914 İngiliz abluka filosunun boğazın dış istihkâmlarını topa tutması…
13 Aralık 1914 Mes’ûdiye zırhlımızın Sarısığlar koyunda demir üzerinde torpillenerek batırılması…
19 Şubat 1915 Düşman gemilerinin Sedd-ül bahir ve Kum Kale’ye taarruzu… Sedd-ül bahir ve Kum Kale’nin tahrîbi…
26 Şubat 1915 Tahrîbin ikmâli için düşman filolarından Sedd-ül bahir ve Kum Kale’ye müfrezelerin ihracı…
4 Mart 1915 Sedd-ül bahir ve Kum Kale tahrîbâtını tamamlayan düşman müfrezelerinin Türk taaruzu karşışında karadan çekilmeleri…
7/8 Mart 1915 Düşman gemileri bataryalarının sâhillerimizi yeniden dövmesi…
10/11 Mart 1915 (Gece) Boğaza hücûm eden bir düşman filosunun zâyiâta uğratılarak püskürtülmesi…
17/18 Mart 1915 (Gece) Nusret mayın gemisinin Karanlık limanın yukarı kısmına 20 torpillik mayın hattı döşemesi…
18 Mart 1915 (Sabah, saat: 11) İngiliz ve Fransızların 16 (18) harp gemisi ile Çanakkale Boğazı’na taarruzu…
18 Mart 1915 (Saat: 14) Çanakkale’nin ateşler içinde kalması…
18 Mart 1915 (Saat: 17:45) Fransız Bouvet zırhlısının bir torpile çarparak batması…
18 Mart 1915 (Saat: 17:45’ten sonra) Bouvet zırhlısının yerini almaya gelen İngiliz Irresistible gemisinin de aynı âkıbete uğraması…
18 Mart 1915 (Saat: 17:45’ten sonra) Irresistible gemisinin yardımına gelen İngiliz Ocean gemisinin de aynı âkıbete uğraması… İngiliz Inflexible zırhlısının ağır sûrette yaralanması… Fransız Suffren ve Gaulois zırhlılarının top mermisi isâbeti ile büyük hasâra uğramaları…
24 Mart 1915 Yeni teşkîl edilen 80.000 kişilik 5. Ordu’nun (5inci Ordû-yı Hümâyûn) Alman Mareşal Liman von Sanders Paşa’nın emrine verilmesi… Ordunun Bolayır berzahı civarındaki 5. Fırka kumandanlığına Alman Miralay van Sanderstern’in, ve 7. Fırka kumandanlığına Remzi Bey’in, Gelibolu yarımadası üzerindeki 9. Fırka kumandanlığına Sami Bey’in, Bigalı’da ordu ihtiyâtı olan 19. Fırka kumandanlığına Mustafa Kemal Bey’in, 2. Fırka kumandanlığına Refet Bey’in getirilmesi…
25 Nisan 1915 (Güney cephesi, Anadolu yakası) 3 Fransız müstemleke taburunun Anadolu kıyısında Kum Kale’ye çıkması…
25 Nisan 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Sedd-ül bahir kıyılarındaki ihrâç ile bir Fransız fırkasının Morto limanı kıyısına, iki İngiliz fırkasının da Teke burnunun iki tarafına çıkmaları…
25 Nisan 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşmanın Batı’da Zığın dere civârına 2 tabur çıkartması…
25 Nisan 1915 (Sabah, Saat 04:20 – Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) 12.000 kişilik Avustralya fırkasının ilk kademesinin (1.500 kişi) Arı burnu’nun hemen Güney’indeki koya çıkarılması… Anzak’ların ileri harekâta başlamaları ve Kemal Yeri mevki’ine kadar ilerlemeleri…
25 Nisan 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) 9. Fırka, 27. Alay’ın yetişmesi ile, düşmanın ileri harekâtının geciktirilmesi…
25 Nisan 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Arı-Burnu) 19. Fırka kumandanı Mustafa Kemal Bey’in, fırkasının büyük kısmını Bigalı’da ihtiyâtta bırakarak fırkanın 57nci Alayı ile birlikte düşmandan önce Conk Bayırı’na gelmesi…
25 Nisan 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) 57nci Alay’ın Koca Çimen tepesi istikâmetinde hemen mukâbil harekete geçip düşmanı durdurması ve alayın cepheye tam intikâli…
26 Nisan 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşman’ın ilk umûmî taarruza geçmesi… Umûmî taarruzun püskürtülmesi…
26 Nisan 1915 (Güney cephesi, Anadolu yakası) Anadolu kıyısına çıkan Fransız kuvvetlerinin bozulması…
26 Nisan 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) Anzak umûmî taarruzu…
26/27 Nisan 1915 (Gece – Güney cephesi, Anadolu yakası) Anadolu kıyısında Kum Kale ‘ye çıkan ve burada bozulan kuvvetlerin Paşaeli sâhiline çıkarılmış olan esâs kuvvetlere iltihâkı…
27 Nisan 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) Bir cebel bataryasının korumasındaki yaklaşık 4500 kahraman Türk’ün Avustralya fırkasına karşı taarruzu…
28 Nisan 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Birinci Kirte savaşı… 3.000 telefât verdirilen düşmanın tard edilmesi…
28 Nisan 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) Anzak’ların mukâbil taarruzları…
1/2 Mayıs 1915 (Gece – Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşmanı denize dökmek için yapılan ilk mukâbil Türk taarruzu…
2 Mayıs 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) Karşılıklı Türk ve Anzak taarruzları…
3/4 Mayıs 1915 (Gece – Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşmanı denize dökmek için gerçekleştirilen ikinci mukâbil Türk taarruzu…
6 Mayıs 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) İkinci Kirte savaşı… İngiliz-Fransız umûmî taarruzları…
9 Mayıs 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) İngiliz-Fransız umûmî taarruzlarının kırılması…
11 Mayıs 1915 Hârbîye Nâzırı ve Başkumandan vekîli Enver Paşa’nın cebhe teftîşine gelişi…
12/13 Mayıs 1915 (Gece) Mukâvemet-i Millîye muhribimizin boğazdan çıkarak, İngiliz Goliath zırhlısını torpil ile batırması…
15 Mayıs 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Türk kuvvetleri mukâbil taarruzu…
18/19 Mayıs 1915 (Gece – Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Arı burnu) Türk kuvvetlerinin ağır toplarla dövülmeyen düşman mevzi’lerine taarruza başlaması… Anzak kuvvetlerinin, denize dökülmemek için, şiddetli savunması…
22 Mayıs 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Fransızların sol cenâhımıza taarruzları… Bu taarruzların Türk kuvvetlerince kırılması…
25 Mayıs 1915 Alman denizaltılarının İngiliz Triumph harb gemisini batırmaları…
27 Mayıs 1915 Alman denizaltılarının İngiliz Majestic harb gemisini batırmaları…
4 Haziran 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Üçüncü Kirte savaşı…Düşmanın 65.000 kişilik takviyeli 5 fırka ile 25.000 kişilik 37 Türk taburunun üzerine gelmesi…
5 Haziran 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşman taarruzlarının devâmı ve durdurulması…
28 Haziran 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Zığındere savaşı… İngiliz’ine Zığındere’ye taarruzu…
5 Temmuz 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Zığındere savaşının düşman taarruzlarının kırılmasıyla sonuçlanması…
12/13 Temmuz 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Kereviz dere savaşı… Fransızların yeni bir taarruzu… Bu taarruzun da başarısızlığa uğratılması…
13 Temmuz 1915 Ramazan Ayı’nın başlaması…
6 Ağustos 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) Düşmanın yeni bir umûmî taarruza başlaması…
6 Ağustos 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası) Kuzey cephesinin daha Kuzey’inde üçüncü bir cephe aşılması… Anafartalar cephesi…
6 Ağustos 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) 17.800 kişi ile takviye edilen İngiliz ordusunun Anzak cephesinin güney ucunda (Kanlı Sırt) taarruza başlaması…
6/7 Ağustos 1915 (Gece – Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) İngiliz taarruzunun, hedefi Koca Çimen olmak üzere, daha kuzeye sirâyet etmesi… 9. İngiliz kolordusunun Anafartalar kıyısında (Suvla limanı ve civârı) ihrâca başlaması… 20 tabur (13.000 kişi) 24 toptan oluşan İngiliz birlikleri üç noktadan karaya çıkması…
7 Ağustos 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) İngiliz kuvvetlerinin mecmuunun 26.750 kişiyi bulması…İngilizlerin bütün kuvvetleriyle taarruza kalkmaları…Bütünü 2,5 tabur olan Türk kuvvetlerinin muntazam bir şekilde adım adım güneydeki İsmailoğlu tepesi ile kuzeydeki Kireç Tepe’ye çekilmeleri… Bolayır civârındaki 2 fırkamızın, cebrî yürüyüşle, cepheye yetişmesi…
8/9 Ağustos 1915 (Gece) Mustafa Kemal Bey’in, bütün Anafartalar grubu kumandanlığına tâyin edilmesi…
9 Ağustos 1915 İstanbul’dan Çanakkale’ye asker ve malzeme götüren Barbaros zırhlımızın, Marmara Denizi’ne sızan düşman denizaltıları tarafından batırılması…
9 Ağustos 1915 (Akşam – Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) İngilizlerin Koca Çimen taarruzunun, Miralay Mustafa Kemal Bey’in kumandasındaki kuvvetler ile, Conk bayırında durdurulması… Miralay Mustafa Kemal Bey’in bizzat cepheye gelmesi…
10 Ağustos 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) Türk ordusunun, topçu desteği olmaksızın iki yandan yaptığı süngü hücûmları ile düşmanı geriye atması…
11 Ağustos 1915 Ramazan Bayramı arifesi…
12 Ağustos 1915 Ramazan Bayramı…
12 Ağustos 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) Yeni ihrâç edilen 54üncü düşman fırkasının yaptığı taarruzun akâmete uğraması…Bu fırkanın 1inci Alay’ının Türkler tarafından esîr edilmesi…
14 Ağustos 1915 (Güney cephesi, Paşaeli yakası, Sedd-ül bahir) 6 Ağustos 1915 günü başlayan umûmî düşman taarruzunun akâmete uğratılması…
21-22 Ağustos 1915 (Kuzey cephesi, Paşaeli yakası, Anafartalar) General Hamilton’un yönetiminde yapılan takviyeli taarruzun da akâmete uğraması…
19/20 Aralık 1915 (Gece) Düşmanların Anafartalar cephesinden mağlup ve perîşan olarak çekilip gitmeleri…
19/20 Aralık 1915 (Gece) Düşmanların Arı burnu cephesinden mağlup ve perîşan olarak çekilip gitmeleri…
8/9 Ocak 1916 (Gece) Düşmanların Sedd-ül bahir cephesinden mağlup ve perîşan olarak çekilip gitmeleri…
43. Alay 1. Piyade Taburu 1.Bölük 1917 Yılı Yemek Listesi
Gün Sabah Öğle Akşam Ekmek
15 Haziran : Üzüm Hoşafı Yok Yağlı Buğday Çorbası Tam
26 Haziran : Yok Yok Üzüm Hoşafı Tam
18 Temmuz : Üzüm Hoşafı Yok Yok Yarım
8 Ağustos : Yarım Ekmek Yok Şekersiz Üzüm Hoşafı Yok
Not: 21 Temmuz 1917’den itibaren başlayarak ordu emriyle ekmek istihkakı 500 grama indirilmiştir. Çünkü un ve ekmek kalmamıştır.
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”
Dedirir yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Avustralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela…
Hani tauna da zuldür bu rezil istila…
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz …
Medeniyet denilen kahpe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;
“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.
Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab…
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran…
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın… Heyhat,
Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat…
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Âkif ERSOY