Türk Asrı
Türk Milleti, 16.Asırda en güçlü ve ihtişamlı dönemini yaşayıp, medeniyette en ileri seviyeye ulaşmıştır. Bu asırda Osmanlı İmparatorluğu üç kıtaya hakim olmuş ve tam anlamıyla günümüzde süper güç tabir edilen konuma gelmiştir. Öyle ki dönemin en güçlü ülkelerinden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile yapılan bir antlaşmada Osmanlı Vezir-i azamı ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hükümdarı denk kabul edilmiştir. Yani Osmanlı’nın 2.adamı ancak diğer ülkeleri muhatap alacak seviyededir.
16.Asırda Türkler, her sahada dâhi devlet ve ilim adamları yetiştirmiştir. Pîri Mehmet Paşa, Makbul İbrahim Paşa, Ayas Paşa, Hadım Süleyman Paşa, Rüstem Paşa, Semiz Ali Paşa, Sokullu Mehmet Paşa gibi büyük sadrazamlar, Barbaros Hayrettin Paşa, Aydın Reis, Pîr-î Reis, Turgut Reis, Seydî Ali Reis gibi yaman kaptan-ı deryâlar, Piyâle Paşa, Uluç Ali Reis gibi namlı denizciler, Devlet Giray, Lala Mustafa Paşa gibi ünlü kumandanlar, Mimar Sinan, Karahisarî, Nakkaş İbrahim, Fuzûlî, Bâkî gibi ölümsüz eserler bırakan dev sanatçılar, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi hükümdarlar hep bu asırda yaşamışlardır.
Mimar Sinan’ın yaptığı Selimiye Camii de Türk ihtişamı devrinin tacını teşkil etmiştir. Türk sanatının en muhteşem eseridir. Mimar Sinan, Selimiye için “ustalığımın eseri” demiştir. Yine bu dönemde Bâkî’de yazdığı şiirler ile Sultan-üş Şuara unvanı almış ve İran şiiri seviyesini geçmiştir.
Türk Asrı’nda kara orduları Mohaç Meydan Savaşı ile iki saatte Macaristan Ordusunu yenerken, Barbaros Hayrettin Paşa yönetimindeki Türk Donanması da Haçlı Müttefik Avrupa Donanmasını Preveze Deniz Savaşı ile yenilgiye uğratacaktır.
Türk Asrı’nda artık Türk denizciliği, deha sahibi amiraller ortaya çıkaracaktır. Bu amiraller Akdeniz’i bir Türk gölü haline getirerek, Avrupalıları Akdeniz’den atacak, Atlas Okyanusu’na süreceklerdi. Aynı zamanda Türk donanması, Hint Okyanusu’nda da Portekizlilerle savaşa devam edecekti. Tarihin en büyük amirallerini bir asır içinde seri halinde yetiştirme şansını elinde tutan bir devlet sayesinde Türk denizciliği, tarihin yeni bir devresine giriyordu. Bu devrede deniz faaliyetleri kara faaliyetlerinden geri kalmayacaktır. Bu, bütün Türk tarihinde istisnai bir devirdir.