Osmanlı Seferlerinin Lojistik Desteği
Osmanlı ordusunun seferlerinin taktiksel açıdan askeri boyutları ile stratejik açıdan siyasi sonuçları hakkında sayısız eser bulunmasına rağmen bu seferlerin başarıyla tamamlanması için mükemmele yakın bir biçimde organize edilen lojistik desteğin planlanması ve icrası yeteri kadar ele alınmamıştır. O dönemde, malzeme ve insan nakli için canlı hayvanlar kullanılmakta ve çoğu zaman mesafeler yaya olarak katedilmekteydi. Batı seferlerinde nehirlerin su gücünden kısmen faydalanılmış olsa da doğu seferlerinde bu imkan da yoktu. Seferlerde kalabalık tutulan ordunun en önemli dezavantajı ordu ağırlıklarının taşınması, iaşe ve barınma sorunuydu. Seferlerin başlangıç noktası ile varış noktası arasındaki iklim farkı, aylarca süren bu seferlerde, gerekli tedbirlerin alınmasını gerektiriyordu. Teknolojinin gelişmesiyle muharebe sahasına sonradan giren ve zamanla devasa boyutlara ulaşan toplar ve bu toplara ait mühimmatın nakli, başlı başına lojistik çözümler gerektiren sorunlardandı.
İmparatorluk zengin kaynaklara sahipse de bahsedilen lojistik sorunlara etkin çözümler üretmek her zaman mümkün değildi. Sayıları yüzbinleri aşan ordunun seferdeki lojistik sorunlarından en önde geleni olan iaşe sorununun boyutu hakkında fikir sahibi olabilmek adına, günümüzde kullanılan iaşe hesaplama yöntemini esas alan bir çalışma örnek olarak verilebilir. Yiyecek maddelerinin ihtiyaç miktarları, en basit şekliyle, kişi başına günde tüketilecek yiyecek miktarının toplam mevcutla çarpılması ile hesaplanır. Yapılacak hârekatın iklim şartları ve bölgesel özelliklerine göre değişiklik gösterse de (su hariç) bir askerin tüketeceği günlük gıdanın ağırlığı yaklaşık 0.970 kg, bir hayvanın (at, katır, manda, öküz gibi) ise yaklaşık 4 kg civarındadır. Bu yaklaşımla 100 bin kişi ve 10 bin binek veya taşıma maksatlı hayvandan oluşan bir ordunun (su hariç) bir günlük yemek ihtiyacı için yanında taşıması gereken yiyecek maddesi, yaklaşık 97 ton (100 bin X 0.970 kg = 97.000 kg), hayvanlar için taşıması gereken bir günlük yem, yaklaşık 40 ton (10 bin X 4 kg = 40.000 kg) olarak hesaplanır. Özetle ifade etmek gerekirse sefere çıkan 100 bin asker ve 10 bin binek veya taşıma maksatlı hayvandan oluşan bir ordunun (su hariç) yiyecek maddesi ağırlığı, günlük 137 ton olmaktadır. Seferlerin aylarca sürdüğü ve genelde ordunun sayıca yüzbinleri de aştığı göz önüne alınırsa, bu boyutlardaki bir orduya sefer boyunca yeterli olacak yiyeceğin ordu ile birlikte taşınmasının, o dönemin teknolojik imkanlarıyla mümkün olmadığı tespiti yapılabilmektedir. Aylarca, bazen yıllarca süren seferlerde bu sorun, ihtiyaçların sefer güzergahlarında önceden alınacak tedbirler kapsamında yapılan bölgesel stoklama sistemi ile çözümlenmekteydi. Bitkisel ürünlerden karşılanacak un, bulgur, pirinç gibi gıdalarla, büyük ve küçükbaş hayvanlardan karşılanacak et, süt, yumurta gibi ihtiyaçların miktarı önceden belirleniyor, ordunun geçiş zamanına göre hazır bulunduruluyordu. Bu tarz lojistik çözümün beraberinde getirdiği en önemli sorun bölgesel tarım kıtlıkları veya ani iklim değişiklikleriydi. Ayrıca, bu tarz yarı mamul gıdaların tüketilebilecek hale getirilmesi de miktarlar göz önüne alındığında bir başka lojistik problemdi. Bu sorun, yarı mamullerin stoklandığı bölgelere yakın yerleşim birimlerinde ikamet eden, hizmetin cinsine göre seçilen yerel ahaliden faydalanılmak suretiyle çözülmekteydi.
Seferlerin lojistik desteğinin etkin olabilmesi için, seferin hedefine ve yönüne göre başlama ve bitiş zamanları, ürünlerin hasat zamanına göre belirleniyordu. Batı yönüne açılan seferler baharın ilk aylarında başlayıp kış başlamadan biterdi. Doğu yönündeki seferlerde yaz mevsimi, aşırı sıcaklar nedeniyle uygun değildi. Batıya yönelik yapılan seferlerde önceleri develerden, sonraları Tuna Nehri’nden faydalanılmıştır. Doğu yönünde yapılan seferler Avrupa yönüne yapılan seferlerle mukayese edilmeyecek kadar çetin şartlarda icra ediliyordu.
Sefer denilince ilk akla gelen Osmanlı padişahı tahtı devraldığında 2.375.000 km2 olan Osmanlı topraklarını, 6.557.000 km2 ye çıkaran Yavuz Sultan Selim’dir. 16’ncı yüzyılda Sultan Selim komutasındaki Osmanlı ordusunun, 1516’da çıkıp, 1518’de döndüğü Mısır seferini, diğer Osmanlı seferlerinden ayıran neden, 2 bin km’lik mesafenin yaya olarak aşılmasının ardından, Sina Çölü’nün günde ortalama 30 km’lik bir hızla yürünerek bir haftada geçilmesi, bu geçiş esnasında her birine dörder veya altışar çekim hayvanının koşulduğu ağır arabalardaki yüzlerce topun, sıcak çöl kumlarının üzerinden nakledilmesi gibi eşine az rastlanır örneklerle dolu olmasıdır.