Denizlerin Heybetli Paşası
Oruç Reis ne kadar iyi bir savaşçı ise Barbaros da o kadar iyi bir devlet adamıdır. Barbaros’un ifadesine göre, bir gece Oruç Reis’e rüyasında şöyle denilmiştir: “Sen yas olarak Hızır’dan büyüksün. Fakat tedbir yönüyle o senden öndedir. Onun tedbirine müracaat etmeyi ihmal etme.” Barbaros kardeşlerin Midilli’de başlayıp, Kaptanı Deryalık’ta son bulan destansı sergüzeşti hayatları iki temel üzerine kurulmuştur: Oruç Reis’in delicesine savaşçılığı ve Barbaros’un devlet adamlığı. Barbaros hayati boyunca çok dirayetli ve isabetli kararlar vermiştir. Bu kararlar sayesinde zirvelere ulaşabilmişlerdir.
Gözü Pek Savaşçı
Barbaros’ta görülen diğer bir özellik ise, devrin teknolojisini en ileri seviyede kullanmasıdır. Bu teknoloji özellikle gemi sanayinde ve silahlarda göze çarpmaktadır. Barbaros hayatı boyunca daima daha hızlı ve fonksiyonel gemilere sahip olmak için çabalamıştır. İnşa ettirdiği her gemi bir öncekine göre daha gelişmiş oluyordu. Savaştığı düşman gemilerinden çok beğendiklerini kendisi alıyordu. Hatta en büyük zevklerinden birisinin, kendi gemisi ile diğer gemileri geçmek, onlarla arasına saatlik hatta günlük mesafeler koymak olduğunu hatıralarından çıkarmak mümkün olmaktadır. Öyle ki çoğu zaman düşman gemilerini arkadaşlarından önce yakalayıp, onları beklemeden saldırmakta olduğu görülmektedir. Kendisinin hayatta en sevdiği şeyleri ifade ederken, bir oğlunun yanında en son eline geçen harika gemiyi de zikretmektedir. Atlas Okyanusu’na geçerek yaptıkları bir deniz seferinde, Hindistan’dan gelirken fırtınaya yakalanmış devasa bir gemiyi ele geçirmişlerdi. Barbaros gemiyi tamir ettirerek kendi altına aldı. Daha gelişmiş bir gemi bulana kadar da kullandı. Barbaros silahlarda da en son teknolojiyi kullanmak için büyük caba harcamıştır. Mesela, bir ara elinde mevcut olmayan yivli topları, elde edebilmek için çok çabalamıştır. Neticede bu toplara sahip olmuş ve Cezayir’in İspanyollara karsı savunmasında bu topların çok faydasını görmüştür. Çünkü bu savunmada İspanyollar, Barbaros’un yivli toplara sahip olmadığını zannediyorlardı. Bu düşünceyle surların dibine kadar yaklaşmışlardı. Ne zaman ki yivli toplar ateşlendi, İspanyollar yaptıkları büyük hatanın farkına ancak varabildiler. Benzer bir olay da Preveze Savası’nda görülmüştür. Osmanlı gemileri haçlı gemilerini vurabildikleri halde haçlı gemileri Osmanlı gemilerini vuramıyorlardı. Zira birleşik haçlı gemilerinin toplarının menzili kısa, Osmanlı gemilerinin menzili daha uzun idi.
Askerî ve Siyasî Dehâ
Barbaros askeri deha olmasının yanında aynı zamanda siyasi bir deha idi. Devrinin büyük hükümdarları ile iyi ilişkiler kurması, onlara hediyeler göndermesi ile bu siyasi dehasını ortaya koymuştu. Özellikle Yavuz Sultan Selim Han ve Kanuni Sultan Süleyman Han ile çok iyi ilişkiler kurmuştu. Onlar nazarında çok üstün bir yere sahip olmuştu.
Barbaros’un devlet adamlığının diğer bir boyutu da, insan sarrafı olması, kabiliyetleri keşfetmesi, kimi hangi iste istihdam edeceğini iyi bilmesi ve muzır insanları tanıyıp gereken tedbirleri almasıdır. Leventleri arasında cesaretli, dirayetli ve dindarlığı ile sivrilenleri hemen keşfedip, diğerlerine lider yapıyordu. Çok daha kabiliyetli olanlarını da bütününe birden büyük kaptan olarak tayin ediyordu. Seçtiği bu insanlarda isabet etmediği çok nadir gerçeklesen bir olaydı. Zira kendisi insan sarrafı idi. Bu mevzuda pek çok misalden bir tanesi şudur: Kendisi İstanbul’a giderken, Cezayir’e evlatlığı Gazi Hasan Reis’i bırakmıştı. Cezayir’in sahipsiz kaldığını zanneden İspanya Kralı ise kırk bin kişilik bir ordu ve beş yüz parçalık bir donanma ile Cezayir’i almak istedi. Fakat Barbaros’un yerine bıraktığı Gazi Hasan Reis, efendisini aratmayacak bir asker idi. İspanya Kralı askerlerinin bir kısmini esir bir kısmini da ölü, gemilerinin birisi hariç tamamını da batmış bir şekilde o tek gemiyle bırakarak İspanya’ya kaçtı. Bu yenilginin ızdırabı ile tahttan ayrıldı, bir kiliseye kapandı ve kısa bir sure sonra da öldü. Barbaros, düşmanlarının içerisinden de kabiliyetli olanlara değer verirdi. Kendisine esir düsen İspanyol kaptanların içinde çok kabiliyetli birisi vardı. Ona özel bir ilgi göstermiş, diğer esirlerden daha iyi şartlarda bulunmasını sağlamıştı. Buna mukabil muzır insanları da keşfediyor ve gerekli tedbirini alıyordu.
Barbaros’ta mevcut olan Kur’ani ahlaktan birisi de şuydu: “Onlar kafirlere karşı şedit mi şedit, kendi aralarında da merhametli mi merhametlidirler.” hükmü gereğince, halkına karşı çok merhametli, kafirlere karşı da çok şiddetli davranıyordu. “Kul kısmı rahatını ister” diyerek, halkının her türlü ihtiyaçları ile ilgilenirdi. O kadar ki, merhamette aşırı bile sayılabilirdi. Kendisini arkadan vurmuş olanları dahi çok kere affetmişti. Bu tür hatalar yapan insanlarını affetmek için türlü sebepler bulabiliyordu. Mesela, bunlar Cezayir’i bizimle beraber İspanyollara karşı savunmuşlardır, affedelim, diyordu. Kendisinin bu merhametini fazla gören askerleri dahi oluyordu. Ona “O kadar merhametli isen, medreseye git de ilimle iştigal et. Bey dediğin biraz şedit olmalı.” diyenler olmuştu. O da bu sözler üzerine Cezayir’i bırakıp, başka bir yere gitmişti. Aradan bir süre geçip tekrar Cezayir’e dönünce, kendisine bu sözleri söyleyen askerlerini de affedecekti. Bu merhamet, İspanyollara ve diğer düşmanlarına karsı ise amansız bir şiddete dönüşüyordu. Hatıralarında İspanyollar ve diğer Avrupalılardan bahsederken bu duyguları açıkça göze çarpmaktadır.
Denizlerin Hakimi
Barbaros, çok iyi bir istihbarata sahipti. Cezayir’de, İspanya’da, çölde, Fas’ta, Tunus’ta neler olup bittiğinden en kısa zamanda haberdar oluyordu. İspanya Kralı’nın sarayında yaptığı bir toplantıda konuşulanlar Barbaros’a ulaşıyordu. Venedik’te, Ceneviz’de olup bitenlerden haberdar oluyordu. Fas Sultanı’nın planlarından haberdar oluyordu. İstihbaratı büyük oranda ele geçirdiği esirlerden sağlıyordu. Müslüman olup da Hıristiyanlara esir düsenler de bir şekilde Barbaros’a faydalı bilgileri ulaştırıyorlardı. Yerli halk da Barbaros’a istihbaratta yardımcı oluyorlardı. Bu istihbarat sayesinde Tunus Sultani ile şeyhlerden birinin işbirliği yaptığını ve Cezayir’e yürümek üzere olduklarını öğreniyordu.
Barbarosların muvaffakiyetlerinin temel taşlarından birisi de Anadolu insanına dayanarak çalışmalarıdır. Barbaros, yetişmiş eleman ihtiyacını çok büyük oranda Anadolu’dan karşılıyordu. Belli ki o devirde Anadolu insani maddi ve manevi yönden üstün idi. Savaşçılık yönüyle İspanyollardan ve diğer Akdeniz kavimlerinden üstün oldukları Barbaros’un hatıralarında açıkça görülmektedir. Bire on gibi oranlarda olmalarına rağmen galip gelmelerinden de bunu anlamak mümkündür. Anadolu insanının siyasi zeka yönüyle de ileri olduğu göze çarpmaktadır. Zira bin kadar insanın Anadolu’dan kalkıp Cezayir’de devlet kurmaları ve on binlerce insanı idare etmeleri bunu göstermektedir. Dolayısıyla Barbaros destanının gizli kahramanları Anadolu insanı olmaktadır. Barbaros kardeşler bu değerli hazineyi en iyi şekilde kullanabilmişlerdir.